Omega-3 ve Omega-6 beslenmemizde çok önemli yeri olan esansiyel yağ asitleri, yani insan vücudunda üretilemediği için dışarıdan alınması elzem olan maddeler.
Beslenmemizle bu esansiyel yağ asitlerinin ilişkisine bir göz atalım:Tarım öncesi toplulukların ulaşabildiği başlıca diyet kaynağı olan et, balık, yeşil yapraklı sebzeler, kabuklu yemişler, meyveler, böğürtlen türevleri günümüz insanının da beslenme ihtiyaçlarını şekillendiriyor.
Bu konuyu biraz açalım: Tarıma geçişle birlikte son 10.000 yılda beslenmemizde çok büyük değişiklikler oldu, ancak genlerimiz değişmedi. Bir milyon yılda DNA’mızda gerçekleşen spontan mutasyon oranı %0.5, yani genlerimiz beslenmemizdeki değişime ayak uyduracak bir değişim yaşamadı. 40.000 yıl önce Taş Devri’ndeki atalarımızın genleriyle çok benzer genlere sahibiz. Ancak bu genetik alt yapıya uygun çevresel faktörlerden çok daha farklı çevresel faktörlere maruz kalıyoruz. Bu faktörlerin başında beslenme geliyor. Beslenmemizde, atalarımızınkiyle en büyük fark esansiyel yağ asitlerinin içeriği ve miktarıyla, antioksidan içeriklerinde. Avcı toplayıcı toplulukların beslenmesindeomega-6/omega-3 yağ asidi oranı 2.4 iken günümüzde bu oran 12’lere ulaşmış durumda.Bunun en önemli nedenlerinden biri tahıl ve tohum yağları.Tahıl omega-6’dan zengin, omega-3 ve antioksidanlardan fakir bir gıda. İnsan beslenmesine görece yeni (10.000 yıl önce) katılmış olan bir oyuncu. Ancak günümüz insanı adapte olduğu şekilde değil pirinç, mısır ve buğday gibi tahıl kaynaklarından zengin besleniyor.Günümüz beslenmesinde omega-6 kaynaklarının (tahıl, rafine tohum yağları) yoğun bir şekilde tüketiliyor olmasıyla, gıdayla sağlanması gerekenomega-6/omega-3 oranı omega-6 lehine bozulmuş durumda.Ayrıca hazır, işlenmiş gıdalar ve margarindeki trans yağlar da organizmamızın ihtiyaç duyduğu omega-3 yağ asitleri olan EPA ve DHA’dan yararlanabilmemize engel oluyor. Bu durum tüm vücudu enflamasyona (yangıya) sokuyor. Aşırı omega-6 tüketimi ve Omega-6/Omega-3 oranının bozulmuş olması kardiyovasküler hastalıklar, kanser, otoimmün hastalıklar ve prematür yaşlanma açısından önemli risk faktörleri Omega-3 yağ asitlerinden ALA başlıca bitkisel, EPA ve DHA ise deniz ürünlerinden elde ediliyor. EPA ve DHA ALA’dan daha güçlü antienflamatuar etkiye sahip ve pek çok bilimsel çalışma EPA ve DHA ile yapılmış durumda.
Omega-3 yağ asitleri cildimizin dengesini korumaya yardımcı olur:
Günümüzde beslenmemizin omega-3’ten fakir olması nedeniyle ideal omega-6/omega-3 dengesini sürdürebilmek için gıda takviyelerine ihtiyacımız var.Pekinasıl bir omega-3 gıda takviyesi kullanmalıyız?1.İçeriğinde EPA ve DHA olmalı.2.EPA/DHA oranı 3/2 ve katları olmalı.3.EPA ve DHA içeriği en az 1.000 mg olmalı.4.Trigliserid formunda olmalı.5.Ağır metal içermediğinden emin olmak için IFOS* belgesi olmasına dikkat edilmeli.* IFOS: The International Fish Oil Standards yani IFOS, Türkçe karşılığı Uluslararası Balık Yağı Standartları Programı'dır. Bağımsız bir kuruluştur. IFOS onaylı balık yağları onay almayan balık yağlarına göre daha güvenli tüketim sağlar.Sonuç olarak; cildimiz de tüm organlarımız gibi yeterli omega-3’e ihtiyaç duyuyor. Bunu sağlamanın yolu da doğru gıda takviyelerini kullanmaktan geçiyor.
Referanslar:1.Biomedicine & Pharmacotherapy, 2002;56(8)2.Dermatol. Sci. 2015;793.J Dermatolog Treat. 2008;194.J. Lipid Res. 2005;465.J. Nutr. 2012; 142 Exp. Dermatol. 2011;20 Arch. Dermatol. Res. 1999;2916.J. Investig. Dermatol. 2005;1247.Photochem. Photobiol. 2004;808.J. Lipid Res. 1999;40
Dr. Sadiye Kuş
Dermatoloji Uzmanı
Dr.Sadiye Kuş, doğal güzelliğin korunması için çalışan bir dermatoloji hekimi. Doğru yaşam seçimleri, cilt tipimize ve cildin ihtiyaçlarına uygun bir cilt bakım rutini ve kozmetik işlemlerle cildin uzun ömürlü sağlığının (skin longevity) korunmasını savunuyor. Güzelliğin gençlik ya da günümüzde dayatılan güzellik kriterleriyle özdeş olmadığının ve doğal güzelliğin her yaşta korunabileceğinin altını çiziyor.